Nasıl anlatsam, nereden başlasam
diye düşünürken kendimi şehrin eski sokaklarında buldum. Antakya çok eski bir
yerleşim yeri. Değişen yerleşik toplumlar, doğal afetler gibi birçok etmenden
ötürü defalarca yeniden kurulmuş. Şehrin merkezi caddelerinden Kurtuluş Caddesi
sokaklarında yürüdüğünüzde bu "yıllanmış şarap" tadına
kendiliğinizden varıyorsunuz.
Eski Antakya evleri, genellikle yığma taş üzerine ahşap materyalle inşa
edilen, 2-3 katlı, daracık merdivenli geniş avlulu yapılar. Bu evler,
sokaklarda karşılıklı konumlanmış, genellikle oldukça iyi güneş ışığı alan,
avlusunda limon, portakal veya turunç ağacı eksik olmayan, kapıları her daim
misafirlere ve komşulara açık, adeta bütünleşmiş bir toplum anlayışının
ürünleri. Bu güzelim evler üzerine saatlerce yazabilirim, ancak bu atmosferi
anlayabilmek için sokakları kendi gözlerinizle görmeli ve mutlaka bir evin
avlusunda Hatay usulü uzun uzun kaynamış Türk kahvenizi yudumlamalısınız.
(Fotoğraf makinenizi eksik etmeyiniz.)
Antakya'daki yerleşik toplumun kültür çeşitliliğinden her yerde bahsedilir.
Antakya'da yoğun bir kültür-sanat kuşatması içindesiniz. Yürüdüğünüz sokaktan
girdiğiniz kafeye kadar her köşede dingin müzik sesleri, heykeller, vitray
çalışmaları karşınıza çıkıyor. Ben bu
yazımda şehirde neredeyse yan yana duran Katolik Kilisesi ve Anadolu'da
yapılmış ilk cami olan Habib-i Neccar Cami'nden bahsedeceğim. Katolik Kilisesi
eski bir Antakya evinin dönüştürülmesiyle bu halini almış. İçeri girdiğimiz
andan itibaren güzel avlusu, rengarenk çiçekleri, ibadet halindeki topluluk
üyelerinin çaldığı bendir sesinin büyüsüne kapılıyor ve uzun süre bu güzelliğin
etkisinde kalıyoruz. Bir sonraki durağımız Habib-i Neccar Cami oluyor. Caminin
geniş avlusu, hemen önünde akan trafiği umursamaz bir şekilde sükunetin verdiği
yoğun huzuru yeniden hatırlatıyor. Her köşedeki tarihi figürler sizi ait
olduğunuz zamandan çekip çok eskilere yolculuğa çıkarmaya hazır...

Son olarak bu kadar gezdikten sonra otantik bir Antakya tatlısı olan
Haytalı ile enerjimizi topluyoruz. Unutmadan, Adanalı dostlarımıza selamla
hatırlatıyoruz: Haytalı asla Bici Bici değildir. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder