21 Mart 2017 Salı

Eski şehir: Hatay

Nasıl anlatsam, nereden başlasam diye düşünürken kendimi şehrin eski sokaklarında buldum. Antakya çok eski bir yerleşim yeri. Değişen yerleşik toplumlar, doğal afetler gibi birçok etmenden ötürü defalarca yeniden kurulmuş. Şehrin merkezi caddelerinden Kurtuluş Caddesi sokaklarında yürüdüğünüzde bu "yıllanmış şarap" tadına kendiliğinizden varıyorsunuz.
Eski Antakya evleri, genellikle yığma taş üzerine ahşap materyalle inşa edilen, 2-3 katlı, daracık merdivenli geniş avlulu yapılar. Bu evler, sokaklarda karşılıklı konumlanmış, genellikle oldukça iyi güneş ışığı alan, avlusunda limon, portakal veya turunç ağacı eksik olmayan, kapıları her daim misafirlere ve komşulara açık, adeta bütünleşmiş bir toplum anlayışının ürünleri. Bu güzelim evler üzerine saatlerce yazabilirim, ancak bu atmosferi anlayabilmek için sokakları kendi gözlerinizle görmeli ve mutlaka bir evin avlusunda Hatay usulü uzun uzun kaynamış Türk kahvenizi yudumlamalısınız. (Fotoğraf makinenizi eksik etmeyiniz.)
Antakya'daki yerleşik toplumun kültür çeşitliliğinden her yerde bahsedilir. Antakya'da yoğun bir kültür-sanat kuşatması içindesiniz. Yürüdüğünüz sokaktan girdiğiniz kafeye kadar her köşede dingin müzik sesleri, heykeller, vitray çalışmaları karşınıza çıkıyor.  Ben bu yazımda şehirde neredeyse yan yana duran Katolik Kilisesi ve Anadolu'da yapılmış ilk cami olan Habib-i Neccar Cami'nden bahsedeceğim. Katolik Kilisesi eski bir Antakya evinin dönüştürülmesiyle bu halini almış. İçeri girdiğimiz andan itibaren güzel avlusu, rengarenk çiçekleri, ibadet halindeki topluluk üyelerinin çaldığı bendir sesinin büyüsüne kapılıyor ve uzun süre bu güzelliğin etkisinde kalıyoruz. Bir sonraki durağımız Habib-i Neccar Cami oluyor. Caminin geniş avlusu, hemen önünde akan trafiği umursamaz bir şekilde sükunetin verdiği yoğun huzuru yeniden hatırlatıyor. Her köşedeki tarihi figürler sizi ait olduğunuz zamandan çekip çok eskilere yolculuğa çıkarmaya hazır...

Son olarak bu kadar gezdikten sonra otantik bir Antakya tatlısı olan Haytalı ile enerjimizi topluyoruz. Unutmadan, Adanalı dostlarımıza selamla hatırlatıyoruz: Haytalı asla Bici Bici değildir. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder