17 Mayıs 2017 Çarşamba

Olympos Antik Kenti

Upuzun bir sahil düşünün. Bir ucunda Olympos Antik Kenti, bir ucunda ise Yanartaş. Arasındaki bölge ise Çıralı. Caretta caretta kaplumbağaların yumurta bırakmaya geldikleri ender sahillerden biri. Bu nedenle sahilde ateş yakmak yasak. Birkaç çardaklı kır lokantası haricinde el değmemiş kumsalda kaplumbağa yumurta yuvaları metal kafeslerle korunuyor. Olympos’un yeşilliği ve doğallığı insanı büyülüyor. Tarihi boyunca farklı uygarlıkların egemenliğine giren Olympos şimdide turistlerin beğenisini toplayan tam bir doğa cenneti. İçinden geçen bir derenin ayırdığı iki yamaç, caretta carettaların yumurta bırakmaya geldikleri ender sahillerden biri ve Yanartaş görebileceğiniz nadir bölgelerden biri…
Kumsaldan da görebileceğiniz tepenin üzerinde orta çağdan kalan bir kalenin kalıntıları mevcut. Nehrin karşı tarafında hamam kalıntıları, roma devrinden bir esinti gibi görünen antik tiyatro ve karşılaşacağınız daha birçok tarihi eser kalıntısı sizi geçmişin büyülü havasına sokabilir. Çıralı plajının yamaçlarına yakın bir yerde kısa bir yürüyüşün ardından Yanartaşların bulunduğu tepeye ulaşmak mümkün. Mitolojik bir hikâyeyle bağlantı kurulan bu bölgede Roma ve Bizans zamanından kalma yapılarda var. Bu tepede yeryüzüne çıkan doğal gaz havanın oksijeniyle birleşerek çok eski devirlerden beri yanmakta. O zamanlar çok daha güçlü olan ateş şimdi küçük ama çok sayıda alev şeklinde yanıyor. Ateş geceleri daha iyi görülebiliyor.






Olympos Ulaşım Bilgileri
Antalya Körfezi’nin batı kıyısında, Kemer ile Adrasan arasında yer alan Olympos’a ulaşmak için Antalya’dan hareket edildiğinde, Ulupınar’a kadar sahil yolunu izlemek gerekli. Ulupınar’dan güneydoğu yol ayrımında Olympos levhası karşınıza çıkar. Antalya’dan kalkan minibüslerde Olympos sapağına kadar gidilebiliyor. Bu sapaktan da taksi ya da yaz aylarında çalışan minibüslerle Olympos’a ulaşılıyor.
Olympos’ta Neler Yapabilirsiniz?
Beydağları Milli Parkını keşfedebilirsiniz
Caretta careta’ları yumurtlama bölgelerini görebilirsiniz
Yanartaş bölgesinde hiç sönmeyen alevleri görebilirsiniz
Beydağlarına tırmanış yapabilirsiniz
Muhteşem Çıralı ve Adrasan sahillerinde denize girme keyfini yaşayabilirsiniz
Adrasan ve Çıralı ’da balık avlarına katılabilir, dalışlar yapabilirsiniz
Ulupınar’ın muhteşem doğa güzelliklerini keşfedebilir, pınarlardan doya doya su içebilirsiniz

Ve tabii ki dağ yürüyüşü yapabilirsiniz.

Trekking

Doğa içinde mesafelerin yürüyerek aşıldığı, teknik bir zorluk taşımayan ve özel bir yetenek gerektirmeyen dağ yürüyüşleri sporudur. Trekking alanları, rahatça yürüyüş yapılıp, kamp kurulabilecek her türlü doğal plâtolardır. Çevre kirliliğinin hızla artarak, doğal dengenin bozulması sonucu, insanoğlunda kendisini doğanın kucağına atma isteği uyanmıştır. Bu aşamada trekking, fazla özel koşullar taşımaması nedeniyle, bu isteği karşılayabilecek en uygun spor durumundadır.
Bu sporun en güzel tarafı; doğa ile iç içe olmak, dağların yamaçlarındaki çağlayanların altında yürüyüşler yapmak, ormanların dinlendirici sessizliği ile birlikte yağmurun ve rüzgârın sesini dinlemek ve günün sonunda kamp ateşi etrafında dostlarla birlikte günün yorgunluğunu atmaktır. Trekking doğa ile iç içe olmanın yanında yörenin, yöre insanının ve geleneklerinin tanınmasını sağlayan kültürel bir faaliyettir.
Trekking için gerekli olan araç gereçler çadır, uyku tulumu, ocak ve kapkacak, büyük sırt çantası, ortopedik spor ayakkabılar, eşofman, kalın mont ve birkaç günlük yiyecek içecekten oluşur.
Bir günlük yürüyüş olan “hiking” için gerekli olan araç gereçlerse rahat spor ayakkabısı, küçük bir sırt çantası, yağmurluk ve eşofman, termos ya da matara ve bir günlük yiyecektir.
Ülkemizde 80’li yıllarda görülmeye başlanan trekking için günümüzde geniş organizasyonlar düzenlenmektedir. 1982 yılında özel bir seyahat acentesi Ağrı Dağı’na ilk trekking turist grubunu çıkarttı. 1992 yılında ise Turizm Bakanlığı öncülüğünde Aladağlar’da gerçekleştirilen ilk uluslar arası organizasyonla trekkingin sevdirilmesi ve yaygınlaşması amaçlandı.
Günümüzde medyanın etkisiyle daha yaygınlaşmış olan trekkinge ilgi ve talep sürekli artmakta olduğu için, Turizm Bakanlığı buna bağlı olarak, öncelikli yörelerden başlayarak yürüyüş rotaları ve mola noktaları belirlemekte, diğer turizm türleri (yayla turizmi, foto-safari vb.) ile ilişkilendirerek, bu rotalar üzerinde ihtiyaç duyulan kamp alanları, WC, çöp toplama yerleri gibi bazı alt yapı ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Ülkemizde bölgelere göre trekking’e elverişli yerler:
Akdeniz Bölgesi’nde: Akdağlar, Beydağları, Bakırdağları, Hadim-Ermenek yöresinde Geyik Dağları ve Göksu Nehri yöresi, Anamur’un yayla kesimi, Mut ilçesinin dağlık kesimi, Tarsus ile Bolkar Dağları arasında kalan bölge, Adana-Kozan ve Kadirli ilçelerinin yayla kesimleri, Menteşe Dağları, Akçalı Dağları, Tahtalı Dağları, Binboğa Dağları.
Ege Bölgesi’nde: Bafa Gölü ve Beşparmak Dağlan, Kaz Dağları, Bozdağlar.
Marmara Bölgesi’nde: Kırklareli ve Istranca Dağları.

Karadeniz Bölgesi’nde: Ilgaz ve Küre Dağlan, Trabzon-Uzungöl ile Şavşat arasında kalan yaylalık kesim ve Kaçkar Dağları.

Kampçılık

Kampçılık zorluklarla dolu fakat zevkli bir uğraştır. Bu zorlukları azaltmanın yolu ise kamp yapma sanatını öğrenmektir. Bir kampı iyi bir kamp yapan rahat bir çadır, sıcak bir uyku tulumu ve iyi yiyecektir. Kampçılığın esas kuralı ise doğaya saygı duymaktır. Doğayı koruma karşısında bizim rahatımız ikinci planda kalmaktadır. Aslında bize bunca mutluluk sağlayan doğaya saygımızı gösterecek şeyleri yapmak o kadar da zor değildir. Bu yüzden bu bölümde kolay kamp yapmanın olduğu kadar temiz kamp yapmanın da ipuçları verilmiştir. Kamp yaparken her zaman göz önünde tutmamız gereken kural çevreye en az zararı vermektir. Burada kamp yapmadan ve kamp sırasında yapmamız gerekenler, yapmamamız gerekenler anlatılmaktadır.
KAMP KURARKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKLİ KURALLAR  
Kamp yeri seçiminde etken olan birçok faktör vardır. Bunlardan ülkemizde en az önemseneni kamp yerimizin doğaya verdiği zarardır. Unutulmamalıdır ki bizler doğanın misafirleriyiz ve konforumuz her zaman doğayı korumaktan sonraki kriter olmalıdır. - Ülkemizde kamp yaparken dikkat edilmesi gereken konu eğer kamp yapacağınız yerin yakınında köy veya yerleşim birimi varsa muhtar ya da jandarmaya haber vererek izin almaktır. - Ayrıca ziyaret edeceğiniz bölgede kamp kurma ve ateş yakma yasağı olup olmadığını öğrenin. Milli Parklar Müdürlüğü, Orman Müdürlüğü ve Köy işleri Müdürlüğü vb... kurumları gitmeden önce arayabilirsiniz. - Çadırınızı olabildiğince kamp alanı olarak belirlenmiş yerlere kurun. Çadırınızı çevrede keşif yaparak tehlikelerden uzak, en uygun yere mümkünse hava kararmadan kurun.
DOĞAYA VEREBİLECEĞİMİZ ZARARLAR DIŞINDA KAMP YERİ SEÇİMİNDE DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER   
- Çadır kurulan yerin eğimli olmaması ve zeminin taşlı olmaması gerekir. Eğer eğimli bir yere kamp kurulacaksa çadırda baş kısmı eğimin yüksek kısmında kalacak şekilde yatılmalıdır. Kamp yeri çığ, sel, taş düşmesi, heyelan gibi potansiyel tehlikelerden uzak bir noktada olmalıdır. Seçilen kamp yeri mümkünse rüzgârdan en az etkilenecek bir noktada kurulmuş olmalıdır.
- Çadırımızı düz, çukur olmayan yerlere kurmalıyız. Çukur yerlerde yağmurda çadırımız su alır. Düz yerlerde dahi mevsime bağlı olarak yağmur olasılığına karşı çadırımızın etrafına bir karış derinliğinde kanal kazıp suyun tahliye edilmesini sağlamalıyız,
- Kamp yerinde doğaya ve yaşayan bitki, hayvan hiçbir canlıya zarar vermemeliyiz 
Tuvalet yerini, yıkama işlerimizi olabildiğince su kaynaklarından, patikalardan ve de kamp yerinden uzak yerlerde çözümlemeliyiz. Su kaynaklarına çok yakın olmak doğaya zarar vereceği gibi 20 dakikadan uzak bir mesafedeki su kaynağı da gereksiz vakit kaybına neden olacaktır. Kamp yeri su kaynaklarına makul bir mesafede olmalı
- Yöre halkının kullanmış olduğu otlak vs. gibi alanlardan uzak durun, olabildiğince oralardan alışveriş yapıp hem ekonomilerine katkıda bulunun hem de yöre halkıyla yakınlık kurun. 
KAMP ATEŞİ
Ateş yakmanız gerekiyorsa daha önce ateş yakılmış yerleri kullanın. Eğer bir ateş yakacaksanız; ateşi yakmak, kontrol altında tutmak, söndürmek ve sebep olabileceği tehlikeleri ve zararları minimuma indirgemek sizin sorumluluğunuzdadır. Ateş yakmanın yasak olmadığı bölgelerde varmış olduğunuz noktada ateş için etraftaki taşlardan bir çember yapın ve içini kazarak çukurlaştırın burayı kullandıktan sonra temiz bir halde bırakın.
Ateşi söndürmek için, önce alevin üzerine su dökün, bir sopa yardımıyla ateşi tekrar canlandırın ve tekrar su dökün. Parçaların tekrar kor olmayacağına inandığınız zamana kadar bu işlemi tekrarlayabilirsiniz.
ÇÖPLER
Çöplerinizi çöp poşetlerine koyun ve dönüşte ilk gördüğünüz çöp bidonuna kadar başka bir yere bırakmayın. Tamamen küle dönüşebilecek, doğada yok olacağını bildiğiniz çöpler ateşe atılabilir.
Kamp yerini terk ettiğiniz de doğal ve bulduğunuzdan temiz bırakın.
ÇADIRDA KALIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKLİ NOKTALAR
 - Çadır kapılarının fermuarlarını tepe kısmından bırakacağınız uygun bir miktardaki açıklık, solunum yoluyla oluşan buharı tahliye eder, havalandırmayı sağlar. Çadırınızı yeterince havalandırmadığınızda gece oluşan buhar çadır duvarlarında yoğunlaşıp donarak çadırınızı buz mağarasına döndürebilir,
Çadıra girmeden botlarınızı çıkartın çadırın içine koyun, dışarıda bırakacak olursanız gece patlayacak havadan sonra bir daha bulamayabilirsiniz,
Yatarken çadır duvarlarına değmemeye çalışın,
- Islak veya terli elbiseleriniz ile tulumunuza girmeyin,
Küçük hacimli yarı ıslak malzemenizi (eldiven, çorap vs.) kurumaları için giysinizle vücudunuz arasına veya yatarken tulumun içerisine koyun, ancak bunun sizi üşütmesine izin vermeyin,
Güneşli bir hava bulursanız tulumlarınızı çadırın üzerine serin,
Isınmak için tulumun içerisinde nefes alıp vermeyin, bu tulum içerisindeki nemin artmasına sebep olacaktır,
- Ocak kullanarak hazırlayacağınız yemek ve içecekleri çadırın dışında yapın. Aksi takdirde çıkan buhar çadırın içerisinde tekrar yoğunlaşacaktır.
- Tuluma girmeden önce tulumunuzu silkeleyerek iyice kabarmasını sağlayın. Bildiğiniz gibi ısı yalıtımını sağlayan şey durağan havadır ve tulumunuzun içindeki yalıtım malzemesi ne kadar iyi kabarırsa o kadar iyi yalıtım sağlar.
Mutlaka iyi bir mat kullanın. Matınız yetersiz ise o zaman yedek giysi ya da çantanızla matınızın altına takviye yapın.
- İyi bir akşam yemeği vücudunuzun gece boyunca enerji seviyesini koruyabilmesi için çok önemlidir.
Sıvı alın. Su olmadan vücudunuz yediğiniz şeyleri kullanılabilir enerjiye çeviremezTuluma girmeden önce kuru giysiler giyin.
Tulumun içinde fazla boşluk varsa giymediğiniz polar vb. giysilerinizi tulumun içine alıp boş alanları doldurabilirsiniz.
Tulumun içerisine kıyafetlerinizle girdiyseniz ön fermuarlarınızı açıp vücut ısınızın tulumun içindeki havayı ısıtmasını sağlayınız.



UYKU TULUMU SEÇİMİ ve BAKIMI
Uyku tulumunuzu seçerken diğer göz önüne alacağınız şey tulumun dolgu malzemesidir. En iyi hava tutma özelliğine, dolayısıyla en iyi ağırlık performans-dengesine doğal dolgu malzemeleri sahiptir. Doğal dolgu malzemesi olarak genelde ördek ve kaz tüyü kullanılır. Tüy tulumların temizlemesinde tüy için üretilmiş bir temizleme malzemesi kullanılması gerekir. Islakken çok ağırlaştıklarından yıkama sonrası taşırken çok dikkatli davranılması gerekir. Kurutma için en iyi yöntem ılık ve iyi havalanan bir yere serip arada sırada çevirerek bir hafta kadar beklemektir. Sentetik dolgu malzemeli tulumların temizliği daha kolaydır ve fiyatları daha düşüktür. Fakat daha fazla yer kaplarlar, daha ağırdırlar ve daha kısa ömürleri vardır. Sentetik tulumlar da ıslakken yalıtım özelliklerinin bir miktarını kaybederler ama ıslak bir tüy tulumdan çok daha iyidirler, ayrıca çok daha çabuk kururlar. Sürekli ıslak ortamlarda sentetik tulum kullanmak daha avantajlıdır. Kullanılmadığı zamanlarda tulumunuzu bol ve hava geçirgen bir torba da saklamalı ya da dolabınıza dikine asmalısınız. Asla sıkıştırılmış ve nemli saklanmamalıdır.
ÇADIRLARIN BAKIMI

Çadırları ıslak saklamamalısınız. Islak saklamak kumaşın su geçirmez kaplamasının yıpranmasına ve küflenmesine sebep olacağından faaliyetlerden sonra çadırınızı mutlaka kurutmalısınız. Çadırınızı yıkamanız gerekirse deterjan kullanmayın. Deterjan çadırınızın su geçirmezliğine zarar verecektir. Çadırı yıkamak için bir sünger ve su kullanın.

21 Mart 2017 Salı

Otostop

Otostop kelimesi İngilizce bir kelime olup tüm International dillerde de aynı şekilde diğer dillere girmiş bulunmaktadır. Dilerseniz OTOSTOP-un bizdeki Türkçe sözlük anlamına bakalım. Otostop; ulaşım olarak araç durdur ve hareket et-ettir mantığına dayanarak bir yayanın bulunduğu noktadan ulaşmak istediği diğer belli-belirsiz başka bir noktaya ulaşım aracını durdurarak ücretsiz seyahat etmesidir. Otostop ile seyahat etmek kimine göre bir yaşam biçimi, kimine göre bir macera, kimine göre ise bir tehlike olduğunu asla unutmayın.
İnsanlar neden otostop seyahatini seçerler?
Peki, insanlar neden otostop çeker sorusunu soracak olursanız, alacağınız net cevap kesinlikle her zaman şu olabilir; otostop ile seyahatte genç yaş gruplarının ekonomik seyahati her zaman benimsemiş olan Seyyah-Gezgin ve üniversitede okuyan genç nesillerdir. Bu genç okuyan yaş grupları genelde öğrencilik hayatında kısıtlı okul bütçelerinden tasarruf edebilmek ve yaş itibari ile macera yaşamak veya otostopla seyahati bir alışılmış yaşam biçimi olarak tercih ederler ki bunun özünde her zaman ekonomik; hatta ücretsiz seyahat edebilmek yatmaktadır. Ama otostop uzun yollarda bekleme yapılarak veya yürüyerek mesafe alınarak yapılan bir tercih olduğu için genelde yürümek her zaman ön planda olmalıdır.Sadece genç okuyan öğrenci kesimi veya seyyah-gezginler mi otostop ile seyahat eder sorusuna yanıt istiyorsanız o zaman cevabım ise bu konuda kesinlikle hayır olacaktır. Neden hayır kelimesini dediğinizi buradan duyar gibiyim. Pekâlâ, o halde işin özünde seyahat etmek eylemi olduğuna göre ekonomik seyahat türü olan ücretsiz ulaşım için herkes mutlaka otostop çekmeyi isteyebilir, kısıtlı bütçesini elinde para harcamadan gayet elinde tutabilir.
Otostop ile seyahatin püf noktaları
Otostopla seyahat etmeye karar verdi iseniz bunun püf noktalarını mutlaka kesinlikle bilmenizde fayda vardır. Bilinmesinde fayda gördüğüm tavsiyelerimin en başında otostoplu seyahatte bulunacak yolcu veya yolcuların bu konuda kesinlikle kalabalık seyahat etmemeleridir. Şayet kalabalık bir seyahat grupları var ise mümkün oldukça ikişer kişi halinde bölünüp anlaşarak seyahat etmeleri ve seyahatlerinde buluşacakları noktada ortak hareket etmeleridir. Unutmayınız ki kalabalık otostoplarda binilecek araçlarda ciddi yer sıkıntıları yaşanmaktadır. Araç ve otomobil sürücülerinin en dikkat etikleri konuların başında kesinlikle üzerinizde bulunan kıyafet ve sırt çantası donanımınıza ve seyahat edecek olan otostop eylemini gerçekleştirecek kişilerin tipine göre alıp almamakta karar vermeleri en etkili rol olacaktır.
Güvenlik
Şimdi otostopla seyahati yazarken burada asıl konunun en püf detayına açıklama yapma gereği duyuyorum. Genelde araç sürücüleri bir takım nedenlerden dolayı otostop çekecek kişileri arabalarına almak istemezler ama mutlaka konu itibari ile kendilerine göre haklı sebepleri bulunmaktadır bu araçlarına almama konusunda. Burada kesinlikle en önemli faktör güvenlik olayıdır araç-taşıt sürücüsü için.
Sabır
Otostop çekmek oldukça sabır gerektiren bir seyahat şeklidir. Diyelim bulunduğunuz bir noktadan başka bir noktaya otostop ile seyahat etmek istiyorsunuz, kesinlikle sabırlı olmalı ve asla bu kararınızdan vazgeçmemelisiniz. Öyle rahat yol kenarında bekleyerek illa ki birilerinin sizi aracına kabul etmesini asla bekleyemezsiniz arkadaşlar. Bu konuda siz gayret göstermeli, inatla büyük bir hırsla mücadeleci olmalısınız. Kesinlikle burada en önemli iş, vazife olarak size düşmektedir. Sizi aracına almasını istediğiniz araç; siz yolda donanımlı sırt çantanızla veya beraberinizde hafif seyahat sırt çantanız ile beklerken 5 dakika sonra da gelir 5 saat sonrada gelir ama bunun dakik bir süresinin olmasını asla beklemeyin. Belki bu uzun beklemelerinizden sıkılacak bu seyahat tarzından vazgeçmeye karar vereceksiniz ama benim size deneyimli bir seyyah-gezgin olarak tavsiyem asla kesinlikle seyahatinizden vazgeçmemenizdir.

Seyahat tadında gezileriniz olsun. Umarım ayakkabılarınız eskimesin. Sağlıcakla kalın!

Eski şehir: Hatay

Nasıl anlatsam, nereden başlasam diye düşünürken kendimi şehrin eski sokaklarında buldum. Antakya çok eski bir yerleşim yeri. Değişen yerleşik toplumlar, doğal afetler gibi birçok etmenden ötürü defalarca yeniden kurulmuş. Şehrin merkezi caddelerinden Kurtuluş Caddesi sokaklarında yürüdüğünüzde bu "yıllanmış şarap" tadına kendiliğinizden varıyorsunuz.
Eski Antakya evleri, genellikle yığma taş üzerine ahşap materyalle inşa edilen, 2-3 katlı, daracık merdivenli geniş avlulu yapılar. Bu evler, sokaklarda karşılıklı konumlanmış, genellikle oldukça iyi güneş ışığı alan, avlusunda limon, portakal veya turunç ağacı eksik olmayan, kapıları her daim misafirlere ve komşulara açık, adeta bütünleşmiş bir toplum anlayışının ürünleri. Bu güzelim evler üzerine saatlerce yazabilirim, ancak bu atmosferi anlayabilmek için sokakları kendi gözlerinizle görmeli ve mutlaka bir evin avlusunda Hatay usulü uzun uzun kaynamış Türk kahvenizi yudumlamalısınız. (Fotoğraf makinenizi eksik etmeyiniz.)
Antakya'daki yerleşik toplumun kültür çeşitliliğinden her yerde bahsedilir. Antakya'da yoğun bir kültür-sanat kuşatması içindesiniz. Yürüdüğünüz sokaktan girdiğiniz kafeye kadar her köşede dingin müzik sesleri, heykeller, vitray çalışmaları karşınıza çıkıyor.  Ben bu yazımda şehirde neredeyse yan yana duran Katolik Kilisesi ve Anadolu'da yapılmış ilk cami olan Habib-i Neccar Cami'nden bahsedeceğim. Katolik Kilisesi eski bir Antakya evinin dönüştürülmesiyle bu halini almış. İçeri girdiğimiz andan itibaren güzel avlusu, rengarenk çiçekleri, ibadet halindeki topluluk üyelerinin çaldığı bendir sesinin büyüsüne kapılıyor ve uzun süre bu güzelliğin etkisinde kalıyoruz. Bir sonraki durağımız Habib-i Neccar Cami oluyor. Caminin geniş avlusu, hemen önünde akan trafiği umursamaz bir şekilde sükunetin verdiği yoğun huzuru yeniden hatırlatıyor. Her köşedeki tarihi figürler sizi ait olduğunuz zamandan çekip çok eskilere yolculuğa çıkarmaya hazır...

Son olarak bu kadar gezdikten sonra otantik bir Antakya tatlısı olan Haytalı ile enerjimizi topluyoruz. Unutmadan, Adanalı dostlarımıza selamla hatırlatıyoruz: Haytalı asla Bici Bici değildir. :)

16 Mart 2017 Perşembe

Eşsiz doğası ile 'Cumalıkızık'

Yolculuğumuzun başlangıç noktası Eskişehir. Cuma sabahı saat 6.30’da yola çıkıyoruz. Yaklaşık 2 buçuk saatlik yolculuğumuzun ardından etekleri hala bembeyaz olan Uludağ göz kamaştıran görüntüsü ile karşımıza çıkıyor.Bu eşsiz manzaranın hemen ardından rotamızı Uludağ’ın eteklerindeki yedi kızık köyünden biri olan Cumalıkızık’a doğru çeviriyoruz.
                Tarihi eskiten köy 
Şehir merkezinden on kilometre kadar uzaklıkta olan Cumalıkızık etrafının şeftali ağaçlarıyla çevrili olması sebebiyle kendini anında gözler önüne seriyor. Cumalıkızık ismini Cuma Beyden aldığını söyleyenler olsa da genel ahali etrafında bulunan civar köylerden cuma namazı için gelmesiyle bu ismi aldığı söyleniyor.  Cumalıkızık köyü eşsiz doğası ve tarihi dokusunu koruyabilmesi yönüyle onu diğer köylerden farklı kılıyor. 3 asırdan fazla süredir kullanılan evler Osmanlı sivil mimarisinin en güzide örnekleri olarak kabul ediliyor. Buram buram tarih kokan bu evlerden sadece 180’e yakın ev kullanılabilir durumda. Köydeki evler genellikle 3 katlı ve yüksek avlu duvarlarıyla çevrili. Her bir evin dış cephesi farklı renklerle boyanarak gökkuşağının asaletini içimize işliyor.
Evlerin mimarisinde ceviz ağaçları, kerpiç duvarlar ve güneşte kurutulmuş tuğlaların muhteşem uyumu söz konusu. Ahşap pencereleriyle adeta tarih kokan yapılarda, neredeyse el ile tutulabilir bir duygu deryası bulunuyor. Duvarlarında sıva olarak kullanılan kerpiç sadece evleri değil görenlerin de içini ısıtıyor.
Meşhur köy kahvaltısı
Henüz avluya girer girmez enfes kahvaltının ilk sinyalleri beynimize işliyor. Bir yanımız Ayşe Teyzenin açtığı gözlemelerle, bir yanımız kuzine sobada pişen sıcak servis ve tok karınları acıktıracak kadar güzel kokulu yemeklerle, bir yanımızsa Hatice Ablanın semaverde demlediği tavşankanı, tadı damağınızda kalacak çayıyla çevreleniyor. Karşı pencerede rengârenk kavanozlarda duran reçellere ise söylenecek söz yok. Artık iyice acıkan midemizi bu lezzetlerle donatmak için sabırsızlanıyoruz. Hüseyin Amcanın serviste bizlere adeta bir misafir gibi davranması yüreğimize bir dal sevgi çiçeği daha ekiyor. Tamamen doğal ürünlerle donanmış masamızda bir tek kuş sütü eksik. Köy yumurtası,  tandır ekmeği ve hatta zeytinyağlı yaprak sarmasına kadar her şey var. Bu güzellik karşısında daha hiçbir şeye dokunmadan doyuyorsunuz zaten. Hele ki çayın sınırsız olması bizleri derinden etkiliyor. Ayşe Teyzenin ‘doydunuz mu oğlum’ sorusundaki samimiyete söylenecek kadar güzel söz heybemde yok maalesef.
                Kahvaltımız bittiyse sokağa çıkalım. Tarihi ciğerlerinizde hissettiğiniz sokaklarda, el emeği göz nuru yazmalar, alın teri dökülmüş tarhanalar, ince işçiliğin ne demek olduğunu gözler önüne seren bakır malzemeleriyle taş döşeli sokak, sizleri tarihin toz tutmayan sayfalarında gezdirmekte ısrarcı. Attığınız her adımda samimiyeti hissettiğiniz sokaklarda, her yaştan ziyaretçi gülen yüzlerle huzuru tadıyor. Köy kahvesinin olduğu meydana çıkarken en az 350 sene olduğunu öğrendiğimiz tarihi evi müzeye dönüştürmüşler. Giriş için 2 lira gibi bir ücret ödeyerek, Osmanlıdan kalma tarihi kalıntıları görebilir zamanda yolculuk edebilirsiniz.
                Taş sokaklar
Bir yamaca kurulmuş olan Cumalıkızık köyünün sokakları sadece yayaların ve binek hayvanların geçebileceği genişlikte. Yer yer sokaklar daralıyor olsa da iç daraltıcı bir görüntüyle karşılaşmak neredeyse imkânsız. Sokakların tamamı kaldırımsız ve taş döşeli. Yassı taş döşeli sokakların orta kısımları kavisli yapılarak yağmur sularının birikmesini engelliyor. Yüzyıllar öncesinde bu sokaklarda yaşanan o güzel duyguları hissetmek hiç zor değil. Köyü çepeçevre kucaklamış bir dere bulunmakta. Su seslerinin ve ağaç yapraklarının muhteşem melodisini kaçırmamanızı öneririm. Güzel bir doğa yürüyüşü yapmayı isterseniz ciğerlerinizi bayram ettirecek kadar güzel olan köyün arka tarafındaki meyve bahçelerini öneririm. Bir rehber yardımıyla gezmenizi tavsiye ederim zira patika yollar ve doğal güzellikler karşısında kendinizi kaybedebilirsiniz.

                Güneşin yavaşça kaybolmasıyla bizlerde dönüş yolunu tuttuk.Tarih kokan Cumalıkızık köyünden güzel hatıralar ve üzerimize çöken tatlı yorgunlukla ayrılıyoruz. Sizlerin de bu duyguları tatmanızı şiddetle tavsiye ederim.